Gerçek nedir? Her gün gördüğümüz, anladığımızı düşündüğümüz şeyler gerçekten öyle mi? Yoksa hayat, yalnızca duyularımızın ve deneyimlerimizin oluşturduğu bir yanılsamadan mı ibaret?

Reklamcılık, algılarımızı yönlendirme sanatıdır. Doğru mesajı, doğru bağlamda ve doğru açıdan sunmak, insan zihninde bambaşka anlamlar yaratabilir. The Guardian’ın 1986 yılına ait “Points of View” reklamı, algılarımızın nasıl manipüle edilebileceğini gösteren etkileyici bir örnek.

 

Reklamın kurgusu

  • İlk sahnede, bir adamın aniden koşmaya başladığını görüyoruz. Zihnimiz bu görüntüyü otomatik olarak yorumluyor: Sokak mafyasından kaçan biri olabilir.
  • İkinci sahnede, adamın yaşlı bir adamın çantasına uzandığını fark ediyoruz. Bu sefer algımız değişiyor: Bu bir soygun girişimi olabilir.
  • Üçüncü sahnede ise gerçek ortaya çıkıyor. Koşan kişi, yaşlı adamı yukarıdan düşen bir molozdan kurtarmak için hareket etmiş!

 

Her sahne, farklı bir gerçeklik sunuyor. Ancak değişen tek şey bizim bakış açımız.

 

Algı, Gerçeklik ve Reklamcılık

İnsan beyni, sınırlı duyusal girdilerle dünyayı anlamlandırmaya çalışır. Bir haberi, bir olayı ya da bir mesajı nasıl algıladığımız; geçmiş deneyimlerimize, duygusal durumumuza ve sunulan bağlama bağlıdır. Reklamcılık da tam olarak burada devreye girer: Hikâyeyi nasıl anlatırsan, insanlar da gerçeği öyle görür.

 

Bugün iletişim dünyasında en büyük güç, doğru açıyı sunma yeteneğinde saklı. Bir markanın mesajı, bir kampanyanın etkisi ya da bir liderin anlatısı, yalnızca içerikten değil, nasıl anlatıldığı ve hangi algıyı oluşturduğu ile şekillenir.

 

Peki biz, günlük hayatta kaç kez bu algı oyunlarına maruz kalıyoruz? Kaç kez tek bir perspektifle yetinerek yanılgıya düşüyoruz?

 

Gerçeği kavramak, bakış açısını değiştirme cesaretiyle başlar. Bilinçli bir zihin, yalnızca gördüğünü değil, görmediklerini de sorgular.

 

Kategoriler:

Reklam ve Marka,