Tabiatın, insanın birinci mektebi olduğunu kim inkar eder? – Hoca Tahsin Efendi (1813-1881)
Yüzyıllardır doğanın düzeni kusursuz bir şekilde işlemektedir. Bu kusursuzluk ortaya çıkan her türlü problemin kendi içinde çözülmesini sağlamaktan geçmektedir. Doğa kendi içinde bu başarıyı yakaladıysa onu neden örnek almayalım diye düşünerek ortaya atılmış bir fikirdir Biyomimikri.
Biyomimikri, doğanın tasarımlarını ve işleyişini inceleyip taklit ederek, problemlere çözüm getiren bir bilim dalıdır. Biyomimikri terimi iki kelimeden oluşur: Biyo (yaşam) ve mimikri (benzetim). Yani insanların karşılaştıkları sorunları çözmek için doğayı örnek alarak; başka bir deyişle doğadan esinlenerek çeşitli buluşlar yapmasıdır.
Örneğin; Bir balıkçıl olan yalıçapkını kuşu küçük ama gayet hızlı ve etkili bir avcıdır. Japon JR West firmasının geliştirdiği dünyanın en hızlı giden yolcu treninin tünellerden çıkarken çok fazla ses çıkarması sorununa yalıçapkını kuşunu inceleyerek farklı bir çözüm buldular. Yalıçapkını kuşu suya dalış yaparken tıpkı trenin tünele girdiği zaman hava direnci nedeniyle ani değişiklikler yaşamasına benzer değişiklikler yaşar. Trenin burnu, ön farlar da dahil olmak üzere tıpatıp yalıçapkını kuşunun gagası taklit edilerek tasarlandı. Trenin bu tasarımdan sonra tünellerden çıkarken yaşanan ses patlamasının önüne geçilebildi ve %10 daha hızlı gitmeye başladı. Aynı zamanda %30 oranında hava basıncı azaldı ve elektrik kullanımı %15 azaldı. İşte bu doğayı örnek alarak yapılan mükemmel bir uyarlamadır.
Doğanın derinliklerine bakın ve sonra her şeyi daha iyi anlayacaksınız. Albert Einstein
En saygın bilim dergilerinden biri olan Popular Science, 2010 yılına damgasını vuran önemli icatları seçti. Bunlardan biri olan Groasis Waterboxx ürününü geliştiren Hollandalı bilim adamı Pieter Hoff, zambakların sabaha karşı havada oluşan nemi yapraklarında çiğ olarak toplandığını keşfetti. Aynı mantıkla çalışan bir saksı olan Groasis Waterboxx, zambaklar gibi suyu yoğunlaştırarak topluyor. Böylece içinde bulunanan bitkilerde sulama gerektirmeden hayatta kalabiliyorlar. Bu buluş ile çorak bir arazi veya çöl, üzerinde tarım yapılabilen bir alana dönüşebiliyor. Havayı yoğunlaştıran özelliği sayesinde her gün 3 yemek kaşığı su üretebiliyor. Bu ürettiği suyu etrafını sardığı bitkinin köklerine salarak köklerin daha da derinlere gitmesine olanak sağlıyor. Sahara çölünde yapılan deneylerde Groasis Waterboxx ürünü ile yetiştirilen fidanların %80’inin hayatta kaldığı biliniyor.
Yine doğa incelenerek taklit edilen doğal klima nasıl yapılmış buna bakalım.
Termitler, beyaz karınca olarak ün salmıştır. Karıncalara dış görünüş olarak benzerlik gösterseler de, aslında karıncalardan çok hamam böcekleriyle daha yakın akrabadırlar. Termit topluluğu; kraliçe, kral, kraliçe ve kral adayları, işçiler ve asker termitlerden oluşmaktadır. Toprak altında değil üstünde devasa yuvalar kurarlar. Termit kulelerinde bulunan iklimlendirme ve havalandırma sistemlerinin, insanların yaptığı sistemlerden çok daha ileri bir konumdadır. Hava akımına aşırı duyarlı oldukları için kusursuz bir havalandırma sistemi yaparlar. İşte doğanın taklit edilerek uyarlanması burada başlıyor. Zimbabwe’ de 1996 yılında tamamlanan Eastgate binası. Mimarisi Mick Pearce, mühendisliği Arup tarafından gerçekleştirilen ofis ve konut binasında, termit kuleleri taklit edilerek yapılan doğal havalandırma sistemi kullanılıyor. Bu bina termitlerin oluşturduğu tümseklerin model alınmasıyla tasarlanan dünyanın ilk doğal soğutmalı binası. Termit tümsekleri, yanlarında alçak hava basıncı barındıran bacalara sahip ve bunlar sayesinde hafif rüzgarları rahatlıkla içlerine alabiliyorlar. Termitlerin açtığı tünel yardımıyla sıcak hava yapıdan dışarı çıkıyor ve bu yolla yuvanın soğuması sağlanmış oluyor. Bu sistem ilk beş yılında sakinlerine $3.5 milyon dolarlık enerji tasarrufu sağlamış.
Peki biyomimikri bilimi ile yani doğa incelenerek ve taklit edilerek İstanbul trafiğine nasıl bir çözüm üretilebilir?
Karıncalardan bahsedince aklıma geçenlerde izlediğim aşağıdaki video geldi. Karıncalar koloniler halinde yaşıyorlar ve kendi ağırlıklarının tam kırk katını taşıyabiliyorlar. Videoda yapılan deneyde bir karınca yuvasına tam 10 ton sulu çimento üç gün boyunca dökülüyor ve kuruması için bir ay bekleniyor. Çimento kuruduğunda özenle etrafı kazınarak karınca yuvası ortaya çıkartılıyor. Ortaya çıkan bu muazzam karınca şehrinde bağlantılar birçok ara ve ana yol ile sağlanıyor.
Peki trafikteki karmaşıklık karıncalar örnek alınarak çözülemez mi?